16 Ekim 2015 Cuma

Afganistan'da Sovyet Katliamları

Marxist-Leninist Bolşevik ideolojisinin ve Sovyet Rusya'nın vahşet bilançosunu incelerken, Sovyetler Birliği tarafından işgal edilen ülkeleri de gözönünde bulundurmak gerekir. Bu ülkelerin içinde en çok zulme maruz kalan ise Afganistan'dır.
Afganistan'da 1978 yılında ordudaki komünist generallerin ve bazı komünist sivillerin organize ettiği bir darbe gerçekleşti. Darbeciler ülkeyi komünist bir rejimle yöneteceklerini ilan ettiler. Dahası, dine karşı zalim bir savaş başlattılar. Bu politika konuyla ilgili bir kitapta şöyle anlatılıyor:
Kısa bir süre sonra komünist hükümet din karşıtı bir kampanya başlattı. Kuran halka açık meydanlarda yakıldıDini yetkililer (imamlar) tutuklandı ve öldürüldü. Şii nüfus içinde çok etkili bir dinî grup olan Müceddedîler Aşireti'nden bir gecede, 6 Ocak 1979'da, aynı soydan gelen 130 erkek katledildi. Her din, her mezhep için dini ibadet yasaklanmıştı.46
Afgan komünistler aslında Sovyetler Birliği'nin paralı birer maşasından başka bir şey değildiler. Moskova'dan gelen "danışman"ların direktifleriyle hareket ediyor, onların gösterdiği şekilde kendi halklarına karşı kitle katliamları gerçekleştiriyorlardı. İktidarda kaldıkları kısa zaman zarfında, büyük bir terör uyguladılar:
1979 Martı'nda Kerala köyü... 1700 yetişkin ve çocuk, köydeki erkek nüfusun tamamı meydana toplandı ve yakından nişan alınarak otomatik silahlarla tarandı; ölüler ve yaralılar bir buldozer yardımıyla üç ayrı çukura üst üste gömüldü. Kadınlar korku dolu gözlerle, uzun dakikalar boyunca kapanan çukurların oluşturduğu tepeciklerin sarsıldığını gördü: Diri diri gömülenler dışarı çıkmaya çalışıyordu. Sonra sarsıntılar kesildi. Anaların ve dulların hepsi Pakistan'a gitti.47
Terör Kabil kentini de sarmıştı. Kentin doğusunda bulunan Pole Çarkı Cezaevi, toplama kampına dönüştürüldü. Cezaevi Müdürü Seyid Abdullah mahkumlara şöyle bir açıklama yaptı: "Sizler çöp haline getirilmek için buradasınız." İşkence en geçerli yöntemdi. Cezaevinin en büyük cezası, diri diri lağım çukuruna atılmaktı. Bir gecede onlarca mahkum yüzlerce nedenle idam edilirdi; cesetler ve can çekişen bedenler buldozerler yardımıyla üst üste gömülürdü. Stalin'in cezalı halklar için uyguladığı yöntem yeniden kullanılmaya başlandı. 15 Ağustos 1979'da Hezarelerden 300 kişi direnişe destek verdikleri gerekçesiyle tutuklandı; 150'si buldozerler yardımıyla diri diri gömüldü, öteki 150'si benzine bulanarak canlı canlı yakıldı. 1979 Eylülü'nde cezaevi yönetimi 12 000 mahkumun öldürüldüğünü kabul etti. Pole Çarkı Cezaevi'nin müdürü duymak isteyenlere şöyle diyordu: "Yalnızca bir milyon Afganlıyı sağ bırakacağız, sosyalizmi kurmak için bu kadar adam yeter."48
Kızılordu 1979 yılında işgal ettiği Afganistan'da çocuk-kadın ayrımı yapmaksızın vahşi bir soykırım yürüttü. Üstte, 1984 yılında Moskova'da sözde "zafer yürüyüşü" yapan Kızılordu birlikleri.
Tüm bunlar, Moskova'dan yönetilen uygulamalardı. Gerçekte Afganistan'daki tüm iç karışıklık, Sovyetler Birliği'nin önceden planladığı bir gelişmeydi. Moskova, Afganistan'daki komünistlere darbe yaptırmayı, sonra da bu sözde "demokratik" rejimi korumak bahanesiyle ülkeyi işgal etmeyi önceden kararlaştırmıştı. Moskova'yı bu plana iten neden ise, bugün pek çok siyasi tarihçinin kabul ettiği üzere, o dönemde İslam'ın komünistler tarafından bir tehlike olarak görülmesi idi.
Sonunda komünist Afgan rejimine karşı Müslüman mücahitlerin düzenlediği direnişi bahane eden Kızılordu, 27 Aralık 1979'da Afganistan'ı işgal etti. Bu işgalle birlikte Afgan halkına karşı uygulanan vahşetin de çapı büyümüş oldu.
Kızılordu, Afganistan'ı 1979 yılında işgal etti ve tam 10 yıl bu ülkede işgalci bir güç olarak kaldı. Mücahit grupların Kızılordu'ya karşı başlattığı haklı direnişi ise, en zalim ve acımasız yöntemlerle bastırmaya çalıştı. Bir Afgan direnişçi, Kızılordu'nun yöntemlerini şöyle anlatıyordu:
Sovyetler bir eve saldırdılar mı, o evdeki kadınları öldüresiye döver, onlara tecavüz ederdi. Ne yazık kî bu barbarlık içgüdüsel olarak değil, programlanmış olarak gerçekleşiyordu; böyle eylemler yaparak toplumumuzun temellerini yıkıyorlar ve bunu çok iyi biliyorlardı.49
Kızılordu Afgan Müslümanlara karşı en alçakça yöntemleri kullandı: Afgan çocuklarının oyuncak sanarak ellerine almalarını sağlamak için "oyuncak şekilli mayınlar" yapılıyor, yakalanan mücahitlere korkunç işkenceler yapılıyor, sivil halk tereddütsüz bombalanıyordu. 10 yıl süren Kızılordu işgalinin sonunda, on binlerce ölü, bir o kadar da sakat geride kaldı. Bugün Afganistan, dünyanın en çok takma kol ve bacak imal edilen ülkesi. Çünkü Kızılordu'nun mayınları on binlerce Afgan gencinin kolsuz ve bacaksız kalmasına neden oldu. Sovyetler'in geri çekilmesinden sonra ise, istikrarsızlığa sürüklenen Afganistan, kanlı bir iç savaşa sahne oldu. Kısacası, 1970'lerde Moskova'nın kışkırtmasıyla başlayan vahşet, çeyrek asır boyunca Afganistan'a büyük acı ve zulüm yaşatmıştır.
Biraz önce de belirttiğimiz gibi komünist Rusya İslam Dini'nin giderek yayılmasını kendisi için bir tehlike olarak görmüştü. Yaptığı zulüm uygulamaları da İslam'ın yayılışını önlemek amaçlı idi. Bunun için halkın ibadet etmesini yasaklıyor, Kuran'ları yakıyor, imanlı insanları katlediyordu. Ancak burada bu inkarcı sistemin akledemediği önemli bir nokta vardır: Dini inkar edenler Allah'a samimi imanı kavrayamadıkları için, kutsal kitapların ortadan kaldırılması ile inancın da yok olacağını zannederler. Oysa insanın imanı kalbindedir. Ve samimi iman eden insanlar, başlarına gelen her türlü zorluğun Allah'tan bir deneme olduğunu bilir ve her şart altında bunlara sabrederler. Allah bir ayetinde inananlara şöyle bildirmiştir:
Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: "Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz." Rablerinden bağışlanma ve rahmet bunların üzerinedir ve hidayete erenler de bunlardır. (Bakara Suresi, 155-157)
Yukarıdaki ayetlerde de görüldüğü gibi, iman eden insanlar dünyada çeşitli yollarla denenmekte ve karşılaştıkları her sıkıntıda Allah'a yönelip, O'ndan yardım istemektedirler. İşte bu yüzden müslümanlar için başlarına gelen zorluklar bir sıkıntı ve ümitsizlik konusu değil, aksine Allah'ın Kuran'da bildirdiği ve ahirette daha üstün bir dereceyi kazandırabilecek bir vaat olması dolayısıyla şevk vesilesidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder