16 Ekim 2015 Cuma

Darwinizm'in Çin Seferi

Komünizm gerçekte sapkın bir Avrupa ideolojisidir. Avrupalı filozoflar tarafından ortaya atılmış, ilk kez Avrupalı eylemciler tarafından uygulamaya konmuştur. Ve gerçekte Avrupa'da kök salan materyalist din düşmanlığının bir sonucundan başka bir şey değildir. Çin gibi Avrupa'dan her anlamda uzak, içine kapalı bir ülkeye kadar bu ideolojinin nasıl ulaştığı ve orada nasıl kök saldığı merak edilebilir. Bu merakla yakın Çin tarihine baktığımızda ise, karşımıza tanıdık bir tablo çıkar: Çin'e komünizmin gelmesi, ateizmin gelmesiyle eş anlamlıdır. Ateizmin gelmesi ise, Darwinizm'in gelmesi demektir.
Çin, 18. yüzyılın sonlarına dek Batı kültüründen son derece uzak, kendi içine kapalı bir toplum olmuştur. 19. yüzyılda ise ülkeye gelmeye başlayan İngiliz tüccarlar, pek çok değişimi de beraberinde getirmiştir. Bu tüccarlar tarafından Çin'e ilk kez o zamana kadar tanınmamış bir madde olan afyon getirilmiş, Çin toplumunda bir salgın gibi yayılan afyon tüketimi yüzünden Çin ve İngiltere arasında iki kez savaş çıkmıştır. Sonunda İngiltere, Çin'i dize getirmiş ve Hong Kong başta olmak üzere Çin'in önemli kentleri İngiliz etkisi altına girmiştir.
Darwin, Huxley ve Galton: Çinli entelektüelleri faşizme ve komünizme yönelten üç önemli evrimci.

İngiliz emperyalizminin bu şekilde Çin'e girmesi, bu emperyalist yapının bilimsel dayanağı haline gelmiş olan (bkz. Harun Yahya, Darwin'in Türk Düşmanlığı) Darwinizm'i de bu ülkeye sokmuştur. 19. yüzyıl Avrupası'na hakim olan materyalist ve Darwinist fikirler, Çinli aydınlar arasında hızla yayılmaya başlamıştır. Evrimci yazar Robert Miller, Encyclopedia of Evolution (Evrim Ansiklopedisi) adlı kitabında bu konuda şunları yazar:
19. yüzyılda Batı, Çin'i, izole olan ve eski gelenekleri sürdüren bir uyuyan dev olarak görüyordu. Çok az Avrupalı, Çinli entelektüellerin Darwin'in evrim teorisini hevesle benimsediklerini ve değişim için ümit vaat ettiğini kavradıklarını anladı. Çinli yazar Hu Shih'e göre 1898'de Thomas Huxley'in Evrim ve Etik kitabı yayımlandığında Çinli entelektüeller tarafından hızla onaylandı. Zengin kişiler ucuz Çin yayımlarına sponsorluk ettiler, böylece kitlelere geniş bir şekilde yayılabildi.57
Osmanlı'nın son dönemlerinde Batı etkisiyle materyalist fikirlere kapılan bazı Jön Türkler gibi, Çin'in son dönemlerinde de materyalizmi ve Darwinizm'i benimseyen ideologlar ortaya çıkmıştır. Bu gelişmenin de etkisiyle, 1911 yılında binlerce yıllık Çin İmparatorluğu lağv edilmiş ve yerine Çin Cumhuriyeti kurulmuştur. Cumhuriyeti kuran kadro, her ne kadar Batı aleyhtarı bir söylem ve politikayla ortaya çıksa da, gerçekte Batı emperyalizminin temellerini oluşturan ırkçı ve Sosyal Darwinist anlayışı aynen benimsemişlerdir. Amerikan The New Republic dergisinde Jacob Heilbrunn imzasıyla yayınlanan bir makalede bu konuda şunlar yazılıdır:
O günlerde Batı'ya karşı Batılı fikirleri ve icatları kullanma düşüncesi zirvedeydi. 4 Mayıs 1919'da Pekin'de gerçekleştirilen ünlü protesto gösterilerinin öncesinde, modernizm, demokrasi, yurtseverlik ve bilim çağrıları yapılıyordu... Ama Tu Wei-ming'in sonradan yazdığına göre, "aslında bunlar ne bilim ne de demokrasiydi, sadece pozitivizm ve popülizmdi. 4 Mayıs döneminde, Jakobenvari kollektivizm Çin'deki entelektüel dünyayı sarmış durumdaydı." Gizli bir derginin yayıncılığını yürüten Liang Qichao gibi reformistler, Darwin ve Spencer'ın basitleştirilmiş ama popüler bir versiyonundan son derece etkilenmiş durumdaydıIrklar arasındaki savaşı, ilerlemenin bir gereği olarak görüyorlardı.58
Alıntıda adı geçen Herbert Spencer, Darwin'le aynı dönemde yaşamış ve Darwin'in teorisini toplum bilimlerine uyarlamış ırkçı bir düşünürdür. Avrupalı ırkların üstünlüğünü, ırklar ve milletler arasında daimi bir çatışma olması gerektiğini, toplumda fakirlere ve düşkünlere yardım edilmemesini ve daha pek çok şiddet, adaletsizlik ve zulüm yanlısı fikri ortaya atmıştır.
Darwinizm Çin'de hem komünizmi hem de faşizmi körüklemişti. Chiang Kai-shek, Darwinizm'den etkilenen faşistlerin lideriydi.
Darwin'den ve Spencer'dan etkilenen Çinli entelektüeller arasında, Yen Fu (veya Yan Fu) ile Ding Wenjiang gibi, modern Çin'in kuruluşunda fikirleriyle büyük etki oluşturan isimler de vardı. Amerikalı tarihçi Benjamin SchwartzChinese Communism and the Rise of Mao (Çin Komünizmi ve Mao'nun Yükselişi) adlı kitabında, Yen Fu'yu ve onun Darwinist fikirlerini önemle vurgular. Schwartz'a göre, Yen Fu, "Spencer'ın teorisi gibi Batılı ideoloji ve teorileri aynen almış ve bunları toplumu dönüştürmek ve güç ve zenginliğe ulaştırmak için meşru yöntemler olarak görmüştür.59 Schwartz'ın ifadesiyle, Yen Fu için "Darwin'in teorileri sadece gerçekliği tarif etmekle kalmamış, aynı zamanda değerleri ve izlenecek yöntemleri de belirlemiştir."60
Ding Wenjiang (Ting Wen-chiang diye de yazılır) ise komünizme öncülük etmiş bir diğer önemli Çinli ideologdur. Onun görüşlerinin temel dayanağı da yine Darwinizm'den başka bir şey değildir. Ding, 1910'lu ve 20'li yıllarda Çin'i etkileyen "Yeni Kültür" hareketinin en önemli temsilcisidir. Bu hareketin en önemli özelliği, Çin toplumunun dini inancı olan Konfüçyanizm'e karşı çıkması, bunun yerine materyalist bir dünya görüşünü savunmasıdır. (Yeni Kültür hareketi, hem Mao'nun komünizminin hem de ona rakip olan Chiang Kai-shek faşizminin fikri öncüsüdür.)
Amerikalı tarihçi Charlotte Furth Ting Wen-chiang: Science and China's New Culture (Ding Wenjiang: Bilim ve Çin'in Yeni Kültürü) adlı kitabında, Yeni Kültür hareketinin duayeni olan Ding Wenjiang'ı çok detaylı olarak inceler. Furth'a göre, Ding'in yaptığı şey, Darwin, Huxley ve Spencer gibi evrimci ideologların fikirlerini Çince'ye çevirmekten başka bir şey değildir. Hatta Furth bu nedenle Ding'i "Çin'in Huxley'i" olarak tanımlar.61 (Huxley, Darwin'in en büyük destekçisidir ve hatta bu nedenle yaşadığı dönemde "Darwin'in çoban köpeği" olarak anılmıştır.) İngiltere'deki Glasgow Üniversitesi'nde zooloji ve jeoloji üzerine çalışan Ding, 1911 yılında Çin'e dönmüş ve yeni kurulan Çin Cumhuriyeti'nde Darwinist ve materyalist fikirleri yaymak için çaba harcamıştır. Ding, Charles Darwin'in kuzeni olan Francis Galton tarafından ortaya atılan öjeni teorisini dahi savunmuştur.62 (Öjeni, bir insan ırkının içindeki hasta ve sakat insanların yok edilmesi ve sağlıklıların "çiftleştirilmesi" yoluyla sözde evrimsel bir ilerleme sağlamayı amaçlayan teoridir ve en yoğun olarak Nazi Almanyası'nda uygulanmıştır.)
Yeni Kültür hareketi hakkındaki önemli bir yorumu da, Harvard Üniversitesi tarih profesörü James Reeve Pusey yapmaktadır:
Yeni Kültür hareketinin sloganlarının hepsi, Darwin'in daha önceden desteklemiş olduğu sloganlardı ve şimdi yine bu sloganları desteklemeye devam ediyordu. O (Darwin), Yeni Kültür hareketinin en önemli ruhani lideriydi... Çünkü onun teorisi, Yeni Kültür hareketi liderlerinin ısrarla belirttiği gibi... "bugünün geçmişten daha iyi olduğunu, ve geleceğin de bugünden daha iyi olacağını ispatlıyordu". Bu, anarşistlerin ortaya attığı "şimdiyi düşün ve geçmişi boşver" veya sonradan komünistlerin ortaya atacağı "şimdiye önem ver ve geçmişi unut" solganlarının ardındaki inancı oluşturuyordu.63
İşte, 20. yüzyıl başlarında Darwinizm'in Çin'e yayılması sonucunda ortaya çıkan bu gibi Çinli ideologlar, önce "Kuomintang" partisi altında örgütlenen faşist eğilimli Çin milliyetçiliğini, ardından da Çin komünizmini doğurmuşlardır. Kanadalı Darwinist filozof Michael Ruse New Scientist dergisinde yayınlanan bir makalesinde, bu konuda şu değerlendirmeyi yapar:
Batıda evrim teorisi dini ve entelektüel bir engel ile karşılaşmıştı. Ancak Çin'de böyle olmadı ve Darwinizm bir kerede köklendi. Aslında, bazı açılardan Darwin neredeyse bir Çinli gibi kabul ediliyordu! Taoist ve Neo-Konfüçyüsçü düşünce her zaman insanların "eşyalığını" vurgulamıştır. Varlığımızın hayvanlarınkiyle aynı olması fikri onlar için büyük bir şok olmadı... Bugün resmi felsefe (bir çeşit) Marxizm-Leninizm'dir. Fakat,Darwinizm'in seküler (din dışı) materyalist yaklaşımı (şimdi yaygın olan felsefe anlamında) olmadan, taban Mao'ya ve onun devrimcilerine bağlanamazdı.64

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder